Albert Einstein’ın şu meşhur sözünü mutlaka duymuşsunuzdur: Bana hayır diyenlere şükran duyuyorum, hayatta ne başardımsa onlar sayesinde başardım.
İç motivasyonu yüksek olan ve sürdürülebilir başarıya odaklanan herkesin bana katılacağını düşünerek uzun zamandır aklımı kurcalayan tezimi sizinle paylaşmak istiyorum: “Yeterki iste”, “Evrene mesaj gönderirsen evren de mutlaka sana cevap verir” gibi sözlerin tek başlarına fevkalade yanlış yönlendirici olduğu kanısındayım.
İstemek başarmanın yarısıdır fikrine saygı duysam da ve bilinçaltını eğitmek için güzel bir başlangıç olduğuna inansam da, bu sözün başarmanın diğer yarısının istemekten çok daha meşakkatli ve planlı bir yol olması gerekliliğini göz ardı ettirdiğini düşünüyorum.
Braveheart filminden hayatını öğrendiğimiz William Wallace’ın yaptığı etkileyici konuşmalar insanları bir süreliğine bir araya getirmiş fakat aşiretlerin birbirlerine ihanet etmelerini engelleyememişti. Evet istek bir kıvılcım yakmış fakat sonuçta İskoçya’nın özgürlüğünü getiren süreçten ve başarısızlıklardan alınan dersler olmuştu.
Milli futbol takımımızın 2002 yılındaki konsantrasyonu ve istekliliği bir kerelik bir yarı final tecrübesi yaşamamıza sebep olmuş fakat sonra tekrar elemeleri geçemeyen bir takım haline gelmemize engel olamamıştı.
Benzer şekilde kısa vadeli çözümlerle iki ayda 30 kg veren fakat sonraki aylarda bunu ziyadesiyle geri alan tanıdıklarımızın hep bu “istersen başarırsın yeterki iste” modelinin kurbanları olduğu kanısındayım.
Temel olarak başarının, başarısızlıklardan alınan derslerle elde edildiğini hayatın her yerinde gözlemlemişsinizdir.
Fevkalade istekli olan fakat doğru motivasyonlar ile güdülenmemiş ve süreçten çok sonuca odaklanmış birini hayal edin. Bu kişinin istekli olması, öğrenme ve uygulama alışkanlıklarını değiştirmeye yönelik bir motivasyon barındırmıyorsa, alacağı ilk birkaç başarısızlıktan sonra sizce de kişiye yarardan çok zarar getirmez mi?