new-media1-1024x675Televizyonun ilk çıkışını hatırlar mısınız? Bu görüntülü kutunun ilk evlerimize girmesi büyük bir heyecan yaratmıştı. Çatıdaki antenlere bakıp kimin evinde televizyon olup olmadığını anlamaya çalışırdık.

TV ilk hayatımızda yer almaya başladığında evdeki herkezi birleştiriren bir misyonu vardı. Başta format hep aynıydı; sonra çizgi filmler, reklamlar, canli yayınlar ve yarışma formatları yavaş yavaş yerleşti; hikaye anlacılığı yepyeni bir boyut kazandı. Aynen şuanda internetteki hikaye anlatıcılığı gibi…

Günümüzdeki yeni medyanın gelişimi de TV ‘nin ilk çıkışına benziyor. Hepimiz fayda ve erişilebilirlik sunan bu sosyal medya araçlarını kullanarak aslında sadece hikaye anlatıcılığı yapıyoruz. Fayda satan bu medyaların en büyük görevleri de aslında bize daha iyi hikaye anlatabilmek için yardımcı olmak ve ancak bu şekilde diğerlerinden sıyrılmak.

Bize sunulan faydalar ise gözümüzün gördüğünden bile fazla. Yazı ve paylaşımlarımıza yönelik tepkileri anlık görebiliyoruz, bu tepkilere göre kendimizi dışarıdan izleyebiliyor ve geliştiriyoruz. Sonsuz sayıda paylaşım şansımız sayesinde yanlış yaparak öğreniyoruz. Doğrusunu bulmak için yanlışlarımızdan dersler çıkartıyoruz.

Bu platformlar yenilikçilik için de sonsuz fırsatlar sunuyor. Twitter’daki New York Fiction hesabı yeni bir hikayeyi her gün aynı saatte satır satır ortaya çıkartıyor. Okuyucular o heyecanı anlık yaşayarak takip ediyorlar. Elliott Holt isimli kullanıcı gene Twitter üzerinden farklı karakterler gibi hesaplar açarak bir hikayeyi onların ağzından anlatıyor.

Çağımızın en popüler markaları tarafından sunulan bu kanallar sayesinde modern ihtiyaçlarımız ürün ve hizmetten çok artık erişilir olmak ve fayda üzerinde yoğunlaşıyor. Bu sayede de duygusal etkileşim ve duygulara hitap etmenin önemini her seferinde biraz daha net anlıyoruz. Başarının yolunun da aslında en doğal halimizden ve tutkularımızdan geçtiğini ancak deneyip yanılarak öğrenebiliyoruz.